Düğünüm bile sıkıyönetime denk geldi

Eski TBMM Başkanı, duayen siyasetçi ve hukukçu Hüsamettin Cindoruk, 70 yıllık siyasi geçmişini, “Aslında ben kaçtıkça siyaset beni kovaladı!” diye özetliyor. Demokrat Parti Gençlik Kolları’ndan…
Hüsamettin Cindoruk, Girit göçmeni bir ailenin üç çocuğundan en küçüğü olarak 1933 yılında İzmir’de dünyaya geldi. Babası mühendis, annesi o günün şartları içinde ‘idadi (lise)’ye gidebilmiş, okumuş bir kadındı. Cindoruk altı aylıkken Ankara’ya taşındılar çünkü babası başkentin imar planını yapan Jansen’in ofisinde çalışmaya başlamıştı! İmar planları yapılan şehrin nüfusu o zamanlar 150 bindi. Nüfusu kadar muhitleri de küçüktü. Cindoruk o günlerin başkentini anlatarak başlıyor söze: “Biz Kavaklıdere’de otururduk. Az bina ve aile olduğundan herkes arkadaştı. Dar bir çevre içerisinde yetiştik. Ankara o dönemler tam bir inkılap şehriydi. Atatürk’ten sonra İsmet Paşa cumhurbaşkanı olarak bu ruhu devam ettiriyordu. Buna mukabil bugün bazılarının söylediği gibi din yasak edilmemişti. Dindar bir aileydik. Ben namaz surelerinin ezbere bilirdim. Selçuklulardan kalma camiler vardı. Bayram namazlarına giderdik...”
Zeynep Bilgehan, Hüsamettin Cindoruk’tan eski fotoğrafların hikâyelerini dinledi.
YILDIZLAR TAKIMI GİBİ OKUL
İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1939’da Cindoruk da eğitim hayatına başladı. O dönemden aklında kalanları şöyle aktarıyor: “Çankaya İlkokulu’ndaydım. Hocalar ‘Hüsamettin’ ismini çok uzun buldukları için bana ‘Yücel’ adını taktılar; dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’e istinaden. Başöğretmenimiz Rasim Akın aynı zamanda Ankara tenis şampiyonuydu. İlkokulda çok özgür yaşayan, çok şey öğrendiğim bir hayat yaşadım. Ardından iki sene Cebeci Ortaokulu’na gittim. Müzik hocamız Ruhi Su idi. Bize şarkı, türkü öğretiyordu. İçine kapanık, ilginç bir adamdı. Sonra Atatürk Lisesi’nin orta kısmına geçtim. Orada da öğretmenim İsmail Hakkı Tonguç’tu. Köy Enstitüleri’nin kapamışlar, onu da resim öğretmeni olarak atamışlardı. Lise kısmında da çok iyi öğretmenlerle karşılaştık. Nurullah Ataç Fransızca öğretmenimizdi. Ankara’da o zaman üç lise vardı; Atatürk Lisesi, Gazi Lisesi ve Kız Lisesi. Yüksel Menderes, Mutlu Menderes gibi Adnan Bey’in çocukları Atatürk Lisesi’nde okudular. Altan Öymen, Turgut Özakman vardı bir sınıf büyük, İlber Ortaylı küçük sınıftaydı…”
‘MUHALEFET HOŞUMUZA GİTTİ’/strong>
Peki nelere ilgisi vardı? âÅiir ve edebiyata meraklıydımâ diye yanıtlıyor: âBabam mühendis olmamı istiyordu. Fen derslerim iyiydi ama kafamda gazetecilik veya hukuk tahsili vardı. Ailede avukatlık yapan kiÅiler arttıkça avukatlıÄa eÄilimim arttı. Liseyi 17 yaÅında bitirdim. Dört arkadaÅ diplomalarımızı alıp kendimizi Ankara Hukuk Fakültesiâne yazdırdık.â Bu arada Türkiyeâdeki siyasi iklim de deÄiÅiyordu. 1945 yılında tek partili sistemden çok partili rejime geçildi. 1946âda eski CHP milletvekilleri Adnan Menderes, Celâl Bayar, Mehmet Fuad Köprülü ve Refik Koraltan Demokrat Parti (DP)âyi kurdu. Cindoruk bu dönemi Åöyle anlatıyor: âDemokrat Partiânin tek parti idaresine karÅı ciddi bir savaÅı vardı. 1948-1950 seneleri arasında özgürlükleri ve demokrasiyi savunuyor, CHPâyi tenkit ediyordu. Ben bir lise talebesi olarak 1950 seçimlerini çok yakından takip ettim. Ãok partili hayatta muhalefeti temsil etmek gençlerin hoÅuna gitti. Gençleri muhalefet cezbeder çünkü iktidardan bir Åey elde edemezsiniz. Bu bir eÄilimdirâ¦â Nitekim 1950 seçimlerinde DP iktidara geldi.
âBEN KAÃTIM SİYASET KOVALADIâ
Cindoruk 70 yılını geride bıraktıÄı siyasi hayatını bugün gülümseyerek, âBen kaçtıkça siyaset beni kovaladı!â diye özetliyor. İÅte siyasetin kapısını çaldıÄı ilk dönem de üniversite yıllarında olmuÅ... Anlatıyor: âCHPânin Gençlik Kolları çok kuvvetliydi; Altan Ãymen, Suphi Baykam, Orhan Birgit gibi isimler vardı. Bunun üzerine DP de bir âgençlik kollarıâ kurmaya karar verdi. DPâli bir aileden geldiÄim için beni buldular. 1951âde âGenç Demokratlar Ãrgütüâ diye bir teÅkilat kurduk. Sonra üniversiteyi bitirdim ve 1955âte avukat oldum. Ancak ben kaçtıkça, siyaset beni kovaladı. Ãnce Hürriyet Partisi, ardından da tekrar DPâye döndüm.â
â27 MAYIS ÃOK GADDARCA GELDİâ
KatıldıÄı Hürriyet Partisi 1957 seçimlerinde yüzde 5 oy alınca ekibin bir kısmı CHPâye geçti. Cindoruk, buna da isyan ettiklerini anlatıyor: âHürriyet Partisiânin, âHür Demokrat Partiâ olarak mücadeleye devam etmesini istedik ama para yok, pul yok, lider yok⦠Partisiz kaldık. Sonra Menderes bizi DPâye geri çaÄırdı. O zaman da Ankara ve İstanbulâda gençlik hareketleri baÅladı; rahmetli Orhan Birgitâin organize ettiÄi 555K hareketleri⦠AnlaÅıldı ki Türkiye karıÅıyor. Derken 27 Mayıs İhtilali⦠Ãok gaddarca geldi. DPâli muhtarları toplayıp Ankaraâya getirip dövüyorlardı. Tüm DPâli milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırdılar. Ãnce Harbiyeâye oradan Yassıadaâya götürdüler. Davalar baÅladı. O zaman biz bir karar verdik; bu adamları savunacaÄız! Tamam yanlıÅlar yaptılar ama bu böyle, hele darbeyle hiç düzeltilemezdi. Haksızlık kanımıza dokunuyordu.â
âENGİZİSYONDAN FARKSIZDIâ
Cindoruk, bu süreçte dördü bakan, diÄerleri milletvekili 18 kiÅinin davasını aldıÄını söyleyerek devam ediyor: âAdamları Harbiyeâden Yassıadaâya naklederken iki kere dövmüÅlerdi. Bir orduya yakıÅmaz çok ayıp bir hareketti. ÃeÅitli davalar vardı; Ankara, İstanbul olayları, Vatan cephesi⦠Bugün de bakıyorum çoÄu dava olacak nitelikte deÄil⦠Yassıada mahkemeleri hukuki mahkeme deÄil tam bir engizisyon mahkemesidir; biri TBMM BaÅkanı, ikisi BaÅkanvekili olmak üzere 15 idam kararı çıktı.âÂ
âAVUKAT DEÄİL, TUTUKLUYUMâ
Yargılama süreci 14 Ekim 1960-15 Eylül 1961 arasında bir yıla yakın sürdü⦠Genç avukat Cindorukâun mesaisi sabahları Fenerbahçeâde baÅlıyordu. Yedi buçuk lira verip vapura biniyor, bir buçuk saatlik yolculuktan sonra Yassıadaâya varılıyordu. 14 Aralık 1960 günü biletini satın alıyordu ki⦠Devamını kendisinden dinleyelim: âHaluk Åamanâın radyo davasına gidiyordum. Bir el bileÄime yapıÅtı ve â Hüsamettin Bey bileti alma, hakkınızda tutuklama kararı var, siz tutukluyoruzâ dedi. Al baÅına derdi! İki komiser muavini beni cipe bindirip Balmumcuâdaki âÃrfi İdareâye (Sıkıyönetim Mahkemesi) götürdüler. Eskiden ahır olan karanlık bir koÄuÅa girdik. İçeride 60 kiÅi yatıyor. Bana âBuraya gelmeyi nasıl baÅardın, avukatlarla çok az görüÅebiliyoruzâ dediler. âAvukat deÄil tutuklu olarak geldim!â dedim. Suçum âmilli inkılabımıza ihanetâmiÅ...â
âİLK SAÄ-SOL İTTİFAKINI BİZ YAPTIKâ
â12 Eylülâden sonra Süleyman Demirelâin yasaklarının kaldırılması için çetin kavgaya giriÅtik. ANAPâın isteÄiyle referandum yapıldı. Ãok az farkla yasakların kalkması karar alındı. Genel baÅkanlıÄı Demirelâe bıraktım. 1991 seçimlerinde hem biz hem SHP parlamentoya geldik. O dönem, âANAPâla deÄil SHP ile koalisyon kuralımâ dedik. Emin ÃölaÅanâın evinde Hikmet Ãetin ve ben hükümet programı taslaÄı yaptık. Hikmet Ãetin SHP lideri Erdal İnönüâye, ben Demirelâe götürdüm. Onay verdiler ve hükümet programı ortaya çıktı. SaÄ partiler, saÄ partilerle hükümet kurarlar geleneÄini yıktık ve ilk defa bir sol partiyle saÄ parti hükümet kurdular. Demirel baÅbakan, Erdal Bey baÅbakan yardımcısı oldu. Beni TBMM BaÅkanı seçtiler.âÂ
âTÃRKİYEâDE HERKES BİR ARA DEMOKRATTIR...â
Prof. Dr. İlber Ortaylı, onu Åu sözlerle tanımlıyor: âGenç bir Demokrat Partili olarak siyasete 50âli yıllarda baÅlamıÅtır. Normalde bu politik çizginin Türkiye soluna karÅı düÅmanlık olarak devam etmesi beklenirdi. Hüsamettin Bey bir liberal olarak kalmayı bildi. Onun kadar siyasi ve sosyal barıÅa önem gösteren kiÅilik görmek pek zor.â Bu tespitlerle ilgili ne düÅünüyor: âGerçek hukukçuysanız bunu yaparsınız. Hukuk itidal rejimidir, itidali temsil eder. Siz muteber olacaksınız. Kavgalarımda haklı veya haksız olabilirim ama hiçbir zaman demokrasiye ihanet etmedim, insan haklarına, milli hukuka saygılı oldum. Türkiyeâde herkes bir ara demokrattır, sonra bir sebep bulur vazgeçer. Ben demokrattım, demokrat kaldım. MaÄdurdan yana oldum.âÂ
âİLHAM GENCER ÃALDI, AJDA PEKKAN SÃYLEDİâ
Hüsamettin Bey, eÅi Dilek Hanım ile 57 yıldır evli. TanıÅma hikayeleri de ilginç: âYassıada duruÅmalarında müvekkillerimden yalnızca Hasan Polatkanâın idam kararı tasdik edildi. Dilek Hanımâı bu dönemde tanıdım. Hasan Beyâin eÅinin yeÄeniydi... Ailelere ölüm haberi nasıl verilir? Ãok zor bir iÅ; âÃzgünüm, Hasan Beyâi kaybettikâ diyebildim. Bu dönemde yakınlaÅtıÄımız Dilek Hanım ile 30 Kasım 1962âde nikah yaptık. 25 Mayıs 1963âte evlendik fakat orada da kazık yedik. Talat Aydemir, 21 Mayıs hareketini yaptı ve sıkıyönetim ilan edildi. DüÄünümüz sokaÄa çıkma yasaklarına denk geldi. Askerler beni düÄünüme kadar takip etti! Buna raÄmen İlham Gencer geldi çaldı, Ajda Pekkan Åarkı söyledi...â
BAYKALâLA 4 AY TUTUKLU KALDIK
â12 Eylül 1980 darbesi sonucu gene siyasi yasaklar baÅladı. 1982 Anayasası askerlerin DanıÅma Meclisiâne dayattıÄı bir zincirdi. Gene Demirel, Ecevit, Erbakan yasaklanmıÅtı. BoÅluktan yararlanarak Demirel ve arkadaÅlarımızın desteÄi ile Büyük Türkiye Partisiâni kurduk. Genel BaÅkanlıÄa emekli Orgeneral Ali Fethi Esenerâi getirdik. Kenan Evren on beÅ gün sonra partiyi, 79 sayılı kararname ile kapattı. Bizleri Zincirbozanâa hapsetti. Aslında 79 sayılı karar bir askeri darbedir. Unutuldu. Zincirbozanâda iki senato baÅkanı Sırrı Atalay, ÃaÄlayangil, BaÅbakan Demirel, Deniz Baykal, CHPâli ve Adalet Partili bakanlar dört ay tutuklu kaldık.âÂ
0 Yorum